
Gebe Sağlığı ve Yaşam
Vücudunuzda Olabilecek Değişiklikler
Döllenmeden hemen sonra başlayıp bütün bir gebelik süresince kadınlarda anatomik, fizyolojik ve biokimyasal değişiklikler oluşur. Bu değişikler büyüyen bebeğin korunması, ihtiyaçlarının daha kolay karşılanması, doğum için gerekli alt yapının hazırlanması yani sizin ve bebeğinizin sağlığının korunmasına yardımcı olmaolacaktır.
Cilt değişiklikleri: (ilgili konuda detayları anlatılmıştır.) Çatlaklar, kloazma, linea nigra, spider venler, palmar eritem..
Genital organ değişiklikleri:
Vulva ve vajen:
Bağ dokusu ve damarlanmadaki artışla ilgili olarak yumuşama olur. Renkte koyulaşma görülür. Varisler oluşabilir.
Rahim ağzı:
Damar ve içerisindeki salgı bezlerindeki artış nedeniyle, yumuşama ve morarma söz konusu olur. Rahim ağzında nişan adı verilen sümüksü bir tıkaç oluşur. Bağ dokusunun içeriği değişerek gerilime karşı koyma gücü artar.
Rahim:
Normalde ağırlığı 60-80 gr, hacmi 10 mL olan rahim gebelik sırasında büyüyerek miada ulaşıldığında yaklaşık 900-1100 gr ağırlığa ve 5 bazen 10 litre hacme ulaşır. Büyüme simetrik değildir.
Meme değişiklikleri:
Erken dönemde hafif bir renk değişiklik ve damarlanmaya bağlı hassasiyet oluşur. İlerleyen haftalarda büyüme başlar. İçerisindeki keseciklerin büyüme ve gelişmesi ile ele nodüllü bir yap olarak gelebilir. Meme başı genişleyip sürekli çıkıntılı durabilir. Meme başı çevresindeki kahverengi alan (areola) da genişler ve koyulaşır. Venlerdeki genişleme nedeniyle dışarıdan rahatlıkla görülür. hafif hassasiyet olabilir. Meme başı çevresindeki alanda çepeçevre yerleşen yağ bezlerindeki (montgomery tüberküllleri) sayısında ve büyüklüğündeki artışla çıkıntılar izlenir. Kolostum denilen ağız sütü ikinci trimestr başından itibaren gelebilir.
Metabolik değişiklikler:
Annede gebelikle beraber köklü metabolik değişiklikler olur. Bunlar daima bebek lehinedir.
Gebelikte kilo alımı:
Büyüyen bebek, rahim, plasenta, meme dokusu, amnion sıvısındaki, kandaki ve damar dışı ile hücre dışındaki sıvı artışı kilo artımına katkıda bulunur. Gebelikte ortalama 12 kg( 9-17 kg) normal kilo artışı olarak kabul edilebilir. Esas artı son 2 trimestrde olacaktır ve ortalama haftada 400 g civarındadır. Karbonhidrat, yağ, protein, mineral,, sıvı ve elektrolit metabolizmasındaki değişikliklerle annenin ve bebeğin enerji ihtiyacı gereği gibi karşılanır.
Kan ve Bağışıklık Sistemindeki Değişiklikler:
Gebelik sırasında rahime ulaşan kan miktarını , doğum sırasında kaybedilebilecek kan miktarını karşılamak amacıyla annede 6. gebelik haftasından itibaren kan hacminde artış meydana gelir. En fazla ikinci trimestrde olan artış son dönemde yavaşlar ve sabit bir hal alır. Toplamda eskiye göre %40-50 civarında kan hacminde bir artış söz konusu olur. Bu artışta kanın sıvı bölümündeki (plazma) katkının daha büyük olması ve oksijen taşıyan ve bunun için de demire ihtiyacı olan kan hücrelerinde artışın daha az olması fonksiyonel olarak kansızlığı meydana getirir.
Gebelikte bağışıklık sisteminde yetmezlik görülmese de hem hücresel hem de hormonal bir azalma olacaktır. Vücudun kendi dokularına karşı geliştirdiği hastalıklarda azalma olmasına rağmen enfeksiyonlara eğilim artmaktadır.
Kalp Damar Sistemi Değişiklikleri:
Rahmin büyümesiyle karın içerisindeki organlar yukarı doğru yer değiştirir ve diyaframı da yukarı doğru iter, kalbin yönünü sola doğru döndürür, kalp atım sayısı dakikada 15 vurum artar. Hormonların etkisiyle damar direnci azalır, kan hacmi arttığından ve metabolizma hızı arttığından, dakikada pompalanan kan miktarı artar. Kan basıncı ikinci ve üçüncü trimestrin başlarında düşer sonra normale döner. Rahim büyüdükçe sırt üstü yatışta dönen kanı toplayan büyük vene baskı yapar kalbe dönüş azalır ve tansiyon da ani düşüşler olabilir.
Solunum sistemi Değişiklikleri:
Diyafram yükselir, göğüs kafesinin çapı artar, hormonların etkisiyle akciğerin uyumu değişmez ancak akciğerin yedek hacimleri solunuma katkıda bulunduğundan kapasitelerde belirgin değişiklikler olmaz. Dakikada alınan oksijen miktarı ise artar, kanda oksijeni taşıyan elemanlardaki artış sayesinde arter ven arasındaki oksijen miktarı azalır ve oksijen ihtiyacı karşılanmış olur.
Boşaltım (Üriner) sistemi Değişiklikleri:
Böbrek büyülüğü, süzülen idrar miktarı ve böbreğin kanlanma miktarı artar. Sol tarafta kalın barsağın son kısmının baskısıyla uterus asğa itilir ve sağ üretere olan bası sonucu sağda dah çok olmakl üzere jer iki böbrekte bir miktar hidronefroz gelişir. 16. Gebelik haftasından itibaren uterusun mesaneye basısıyla mesane kapasitesinde azalma olur ve basıncı artar. Sık idrara çıkabilirsiniz, idrar yolu enfeksiyonu sıklığı artabilir. Zaman zaman idrar kaçırabilirsiniz.
Sindirim sistemi değişiklikleri:
Gebe kadınlarda iştah artmasının yanında bulantı ve kusma da görülebilir. Besinlerin bağırsaklara geçiş hızı yavaşlar, sindirim sistemi salgıları azalır, tad duyusu değişir ve besin öğelerinin emilimi artar.
Progesteron hormonundaki artış nedeniyle sindirim sistemindeki kasların tonusu ve hareketliliği azalmaktadır. Bu durum ise gebe kadının kalp atışlarında artışa, kalın bağırsaktan suyun emiliminin yükselmesine ve sonuçta bağırsak hareketlerinin azalmasına (kabızlık) neden olur. Gebelikte demir kullanımı da kabızlığı artırabilmektedir. Gebelikte progesteron hormonundaki artış safra kesesinde zamanında boşalma olmamasına neden olabilmektedir. Bunun sonucunda da gebelik boyunca safra taşları oluşabilir. Gebeliğin erken dönemlerinde (sıklıkla 6. gebelik haftasından itibaren) bulantıya sıklıkla rastlanmaktadır. Bu bulantılar kusmayla, iştahsızlıkla ve belli kokulara karşı aşırı hassasiyetle beraber olabilir. Bulantı ve kusmalar sabah daha şiddetli olduğu için bu duruma sabah hastalığı adı verilmiştir. Yalnızca sabahları olan bulantılar yataktan kalkmadan önce alınan tuzlu kraker ve bisküvilerle önlenebilir. Ayrıca gebelikte tükürük salgısının artması bulantıya neden olarak ağızda kötü bir tat oluşturabilir. Limon ve nane gibi içecekler bu sorunu azaltabilir. Hamilelikte rastlanılan hazımsızlık ve şişkinlik genellikle östrojen ve progesteron hormonlarındaki artışa bağlıdır. Bu hormonlar düz kasları gevşeterek sindirim işlemini yavaşlatır.
Kas iskelet sistemi Değişiklikleri:
Ağırlık merkezi büyüyen uterus nedeniyle öne doğru yer değiştirir. Bunu dengelemek ve ağırlık merkezini tekrar geriye almak için beldeki eğim artar. Hormonal değişiklikler bağ dokusunda ödeme, damarlanma artışına ve eklemler arası gevşekliklere neden olurlar. Ellerde kalsiyum eksikliği ve omuzlardaki çökmeye bağlı olarak sinir basıları nedeniyle ağrı ve uyuşma görülebilir.
Her sağlıklı insanda olduğu gibi gebe kadında da beslenmenin yeterli ve dengeli olması gerekmektedir. Anne adayları gebe olduklarını öğrendikleri andan itibaren bebeğini yeterli ve doğru besleyip beslenemedikleri endişesine kapılırlar. Özellikle ilk trimestrde yaşanılan mide şikayetleri anne adayının çok iyi beslenememesine hatta bazı gebelerde kilo kayına bile neden olabilir. Bu dönem endişeler daha da çok artar. Ancak endişelenmenize hiç gerek yok bebeğiniz bu ilk üç dört aylık dönemde sizdeki depoları çok iyi kullanır ve büyüme gelişmesine en iyi şekilde devam eder. Çok şiddetli bulantı kusmaların olduğu özel durumlar haricinde dışardan desteğe ihtiyaç yoktur. Nadir de olsa görülen hiperemezis gravidarum denilen bu durumda hastane şartlarında damar yoluyla enerji ihtiyacınız karşılanabilir.
Anne adayının beslenmesi ile karnındaki bebeğin sağlıklı gelişimi arasında önemli bir ilişki vardır. Gebelik döneminde yetersiz ve dengesiz beslenen anne adaylarının bebeklerinde gelişme geriliği, düşük doğum ağırlı doğum, erken doğum gibi sağlık problemleri görülebilir.
Gebelikte olduğu kadar gebelik öncesi de beslenmenizin doğru olması hem siz hem de bebeğiniz için çok önemlidir. gebe olmaya karar verdikten sonra sağlığınıza ve tabii ki beslenmenize dikkat etmelisiniz. Gebelik sırasında yapılan en büyük yanlışlardan biri iki canlıyım iki kişilik yemeliyim inancıdır. Gebelik sırasında enerji besin ihtiyacınızın arttığı bir gerçektir ancak bu iki katı yemek yemenizi gerektirmez.
ÖNEMLİ OLAN TÜM BESİN GRUPLARINDAN DOĞRU ORANLARDA TÜKETEBİLMEKTİR.
GEBELİKTE ARTAN ENERJİ VE BESİN ÖGELERİ GEREKSİNMELERİ
Enerji:
İlk 3 aydan sonra, sağlıklı bir bebeğin gelişimi için günlük 300 kalori civarında fazladan enerji alınmalıdır. Gebelik öncesi ağırlığınızı sürdürmek için günlük 2000-2200 kalori ihtiyacınız varken gebelikte 300 kalorilik ekle birlikte şu anda almanız gereken günlük enerji miktarı yaklaşık 2300-2500 kaloridir. Gebelik öncesi ağırlığa göre eklemeler yapılır. Buna göre:
1. Gebelik öncesi ağırlığınız normalse;
− 1-3 ay normal ihtiyacına 150 kalori
− 4-9 ay 300 kalori ek yapılır.
2. Gebelik öncesi şişmansanız enerji eklemesi yapılmaz, gereksinimiz kadar verilir.
3. Gebelik öncesi çok şişmansanız ilk 3 ay enerji kısıtlı verilirse de bu kısıtlama 1200-1500 kaloriden az olmamalıdır, 4 . aydan sonra kısıtlama yapılmaz.
4. Gebelik öncesi kadın zayıfsa;
− ilk 3 ay 250 kalori
− 4-9 ay 300 kalori ek yapılmalıdır.
Protein
Gelişen bir bebeğin vücut hücreleri, anne vücudundaki değişiklikler ve özellikle de plasenta, proteine gereksinim duyar. Anne karnındaki bebeğin büyümesi, ortalama 950 g kadar protein birikmesi demektir. Bu nedenle gebe olduğunuz zaman, günlük fazladan 20 gram proteine ihtiyacınız vardır (veya 1.2 g/kg) . Gebe olmayan kadınlar için önerilen protein 50-60 gram iken, gebelik döneminde 70-80 grama çıkmaktadır. Örnek verecek olursak; 90 gram kırmızı etten yapılan köfte 20 gram, 240 gram süt (1 büyük su bardağı) ise 8 gram civarında protein sağlar. Gebeliğin 4. ayından sonra annenin zayıflatılması sakıncalıdır
Mineraller
Gebelik döneminde minerallere olan gereksinme artmaktadır. Bu mineraller içerisinde en önemlileri demir ve kalsiyumdur.
Demir: Gebelikte artan demir gereksiniminin karşılanması için normal gereksinime ek olarak 20 mg demir alınmalıdır. Gebelikte beslenme programı içinde demirden zengin besinlerin ( kırmızı et, kümes hayvanları, kuru baklagiller, kuru meyveler, pekmez, tam tahıl ve zenginleştirilmiş tahıl ürünleri gibi besinler.) yer alması önemlidir. Ayrıca demir emilimini engellediği için yemeklerle birlikte çay- kahve içilmemelidir. Yemeklerde mutlaka taze meyve ve suları, salataların (C vitamininden zengin) bulunması demirin vücutta kullanımını artıracaktır.
Kalsiyum: Gebelik süresince kemik yapısını oluşturan kalsiyumun yeterli miktarda alımı, bebeğin iskelet yapısının gelişimine, annenin de kemik kitlesinin korunmasına yardımcıdır. Gebelik süresince yeterli miktarda kalsiyum
tüketimi daha sonraki dönemde osteoporoz riskinden sizi korur. Gebe kadınların günlük kalsiyum ihtiyacı 1000-1300 mg, adölesan gebelerin gereksinimi ise günlük 1300 mg’dır. 240 gram (büyük su bardağı) süt veya yoğurt günlük yaklaşık 300 mg kalsiyum sağlar. Süt ve süt ürünleri, yeşil yapraklı sebzeler, kuru baklagiller iyi bir kalsiyum kaynağıdır.
Vitaminler
Gebelikte günlük 300 kalori enerji eklenmesi ile birlikte B vitaminlerinin ( tiamin, riboflavin ve niasin) gereksinmesi de artmaktadır. Yeni vücut hücrelerinin yapımında proteine yardımcı olarak B6 vitamini, B12 vitamini, folik asit için gereksiniminiz artar. Kadınlar yeterli düzeyde folat tükettikleri (400 mcg/gün) zaman nöral tüp defektleri için risk azalmaktadır.
En sık karşılaşılan sorulardan biri ‘Gebelik süresince multi-vitamin / mineral desteğine gerek var mı?’ olmaktadır. Gebeliğin getirdiği besin öğesi ihtiyaçları çeşitli besinleri içeren, yeterli ve dengeli bir diyetle karşılanabilmektedir. Demir, folik asit ihtiyaçlarınızın karşılanmasını sağlamaya yardımcı olmak için doktorunuz bunlara yönelik ilaçlar verebilir. Ancak multi-vitamin desteği hakkında kanıtlanmış bir bilgi bulunmamaktadır. Yeterli ve dengeli beslenen anne adaylarının dışarıdan bu ilaçlar ihtiyacı yoktur. Ancak ülkemiz koşullarında tek tip ve yetersiz beslenme alışkanlıkları yaygın olduğu için bazı kadın doğum doktorları günlük pratiklerinde vitamin ilaçlarını rutin olarak kullanmaktadırlar. Ben kendi adıma seçimi hastama göre yapıyorum. Tam bir vejetaryen diyet uygulayanlarda (hayvansal kaynaklı hiçbir besin tüketmeyenlerde), çoğul gebeliği (ikiz, üçüz) olanlarda veya diyetinde besin öğelerinin yetersiz kullandığını düşündüğüm gebelerde bir destek kullanıyorum.
TEMEL BESİN GRUPLARI
SEBZE ve MEYVE GRUBU
Mineraller ve vitaminler bakımından zengindirler. Folik asit, A vitaminin ön öğesi olan beta-karoten, E, C, B2 vitamini, kalsiyum, potasyum, demir, magnezyum, posa ve diğer antioksidan özelliğe sahip bileşiklerden zengindirler.
Çeşitli renk ve türlerde sebze tüketin. Farklı sebzeler, farklı besin ögeleri içerdikleri için gün içerisinde tüketilen sebzelerin çeşitlendirilmesi gerekir. Bir gün içerisinde, koyu sarı sebzeler (havuç, patates), koyu yeşil yapraklı sebzeler (ıspanak, marul, kıvırcık, pazı, semizotu, brokoli vb), nişastalı sebzeler (patates, bezelye) ve diğer sebzeler (domates, soğan, taze fasulye) dengeli bir şekilde tüketilmelidir.
Meyveler de, içerdikleri besin öğeleri ve miktarı bakımından farklıdır. Bu nedenle tüketimlerinde çeşitlilik sağlanmalıdır. Genellikle, turunçgil grubu ve çilekler vitamin C, kiraz, kara üzüm, kara dut diğer antioksidanlardan zengin iken; muz, elma gibi meyveler potasyumdan zengindirler.
Tüm sebze ve meyveler besin değeri içeriği ve ekonomik olması açısından mevsiminde, bol ve ucuz bulunduğu dönemlerde tüketilmelidir.
EKMEK ve TAHIL GRUBU
Buğday, pirinç, mısır, çavdar ve yulaf gibi tahıl taneleri ve bunlardan yapılan un, bulgur, yarma, gevrek ve benzeri ürünler bu grup içinde yer alır.
Tahıl ve tahıl ürünleri vitaminler, mineraller, karbonhidratlar (nişasta, lif) ve diğer besin öğelerini içermeleri nedeniyle sağlık açısından önemli besinlerdir. Tahıllar, protein de içerir. Bu proteinin kalitesi düşük olmakla birlikte kurubaklagiller ya da et, süt, yumurta gibi besinlerle bir arada tüketildiklerinde protein kalitesi arttırılabilir. Tahıllar, ayrıca bir miktar yağ da içerirler. Tahıl tanelerinin yağı vitamin E’ den zengindir. Tahıllarda A vitamini aktivitesi gösteren öğelerle, C vitamini hemen hemen yoktur. Tahıllar B12 dışındaki B grubu vitaminlerinden zengin, özellikle B1 vitaminin (tiamin) en iyi kaynağıdır. Bu vitaminler tahıl tanelerinin çoğunlukla kabuk ve özünde bulunur. Mineraller ve vitaminler bakımından zengindirler. Folik asit, A vitaminin ön öğesi olan beta-karoten, E, C, B2 vitamini, kalsiyum, potasyum, demir, magnezyum, posa ve diğer antioksidan özelliğe sahip bileşiklerden zengindirler.
Tam tahıl ürünleri günde 6 porsiyon (6 dilim ekmek veya 3 dilim ekmek, 1 kepçe unlu çorba, 4 yemek kaşığı pilav gibi) tüketilebilir. Protein ve vitamin içeriğini arttırmak için diğer besinlerle (kuru baklagiller, süt ve ürünleri) birlikte tüketin
ET-YUMURTA-KURUBAKLAGİL GRUBU
Et, tavuk, balık, yumurta, kuru fasulye, nohut, mercimek gibi besinler bulunur. Ceviz, fındık, fıstık gibi yağlı tohumlar da bu grupta yer alır.
Protein, demir, çinko, fosfor, magnezyum, B6, B12, B1 ve A vitamini, posa (kurubaklagiller) içerir.
ETLER
Etler iyi kalite protein kaynağıdır.
Omega–3 (n-3) içeriği yüksek olduğu için sağlıklı beslenme için haftada 2 kez balık yenilmelidir.
YUMURTA
Et yemeyenler et seçeneği olarak yumurta yiyebilirler. Bir adet yumurta, besin değeri açısından yumurta büyüklüğündeki ete eşittir.
Yumurta sebzelerle ve tahıllarla birlikte yenirse, kan kolesterolüne olumsuz etkisi olmaz.
Yumurtanın içindeki lesitin beyin işlevlerinin düzenli olmasında yardımcı olur.
KURUBAKLAGİLLER
Posa içeriklerinin yüksek olması ve yağ içeriklerinin düşük olması nedeniyle özellikle kalp-damar ve diyabet hastalarının diyetinde sıklıkla yer almalıdır.
Protein kalitesini arttırmak için tahıllarla birlikte tüketilmelidir.
Islatma ve iyi pişirme ile gaz yapıcı etkileri en aza indirilebilir. Kesinlikle pişirme suları dökülmemelidir.
Bileşimindeki minerallerin yararlılığı açısından C vitamininden zengin besinlerle birlikte tüketilmelidir.
Gebelikte beslenme için dikkat edilecek noktalar...
-
Az az ve sık sık beslenin , öğün atlamayın Gebelikte beslenmenin önemli prensiplerinden birisi üç ana öğün (porsiyonları az olabilir) ve 2 ve hatta gerekirse 3 ara öğün yenilmesidir. erken gebelik dönemlerinde bulantı, kusma şikayetlerinin daha az görülmesine yardımcı olmakla beraber ilerleyen gebelik haftalarında ise mide yanması, reflü gibi şikayetleri de azaltacaktır
-
Tek tip beslenmeyin, tüm besin gruplarından tüketmeye çalışın
-
Süt ve süt ürünlerinde yağ miktarı fazla olan ürünleri tercih etmeyin
-
Aşırı kilo alımını önlemek için yoğun karbonhidrat içeren şekerli, unlu ve yağlı besinleri daha az tüketin
-
Yemekle birlikte çay, kahve tüketilmesi demir emilimini azaltacağı için kansızlığa neden olabilir. Bu nedenle bu tür içecekleri öğünlerden yarım-bir saat önce veya sonra tüketmenizde yarar vardır
-
Haftada en az 2 kere balık tüketin
-
Günlük posa (lif) alımı artırın. Posalı besinler:.Taze sebze ve meyveler, tam tahıllar (esmer ekmek, bulgur, kepekli un-makarna-prinç), Kurubaklagiller (kuru fasulye, nohut, mercimek, kuru barbunya... )
-
Konserve, tatlandırıcı ve hazır gıdaları tercih etmeyin
-
Sebze meyvelerinizi kullanmadan önce mutlaka çok iyi şekilde yıkayın
-
Günde 8-10 bardak su için.
-
Alkol ve sigara kullanmayın.
-
Egzersiz yapın
Gebelikte kilo alımı
Gebelikte alınması gereken kilo her anne adayının gebelik öncesi durumuna göre farklılık gösterir. Çok az kilo alıp, sağlıklı bebekler doğuran gebeler olduğu gibi çok fazla kilo alıp bunu başaran anne adayları da vardır. İki uç örnek de doğru olmamakla beraber her gebenin kilo artışı kendi durumu içinde değerlendirilmeli. Asıl hedefin sağlıklı bir gebelik dönemi geçirmek ve sağlıklı bir çocuk dünyaya getirmek olduğu unutulmamalıdır. Gebelik döneminde tıbbi anlamda gerekli görülmedikçe asla diet yapılmamalı, elinizde listeyle şundan şu kadar yemeliyim şeklinde dolaşılmamlıdır. Uygun kilo artışınız ve bebeğinizin uygun ölçülerde büyümesi doğru beslendiğinizin en güzel kanıtıdır.
Ortalama kilo artışları gebelik öncesi boy ve kilonuz göre hesaplana vücut kitle endeksiniz üzerinden belirlenmektedir.
Normal bir gebelik sürecinde annenin kendi gereksinimine ek olarak tükettiklerinin bebeğe aktarılması için annenin yaklaşık 10-12 kg alması yeterlidir. Bu artışı sağlayabilmek için gebelik öncesine göre bir gebe ek olarak günlük 20 gr. protein, 15-20 mg. demir, 500 mg. kalsiyum ve ortalama 300 kalorilik enerji alması gereklidir.
Genelde ilk üç ayda 0,5-1 kg, sonraki aylarda ise ortalama 1.5-2.0 kg, ağırlık artışı uygundur.
Gebelikte gereksiz kalori tüketimini de kısıtlamak gereklidir. Unutulmamalıdır ki, önemli olan annenin karnının yağ bağlaması değil içerideki bebeğin sağlıklı ve uygun gelişimidir. Bu yüzden kek, bisküvi, reçel ve meşrubat gibi temel besin öğelerinden yoksun şekerli yiyecek-içeceklerden mümkün olduğunca kaçınmak gereklidir. Ayrıca yağlı kızartmalar yerine haşlama türü gıdalar tercih edilmelidir.
Vücüt-kitle endeksi ne göre önerilen kilo artışları
BMI (kg/m2) Önerilen kilo artışı
Düşük (BMI <19.8) 12.5 - 18 kg
Normal (BMI 19.8-26) 11.5 - 16 kg
Yüksek (BMI 26-29) 7 - 11.5 kg
Obez (BMI >29) 6 kg
Gebelikte alınan bu kiloların dağılımı
Bebek : 3.500 gr
Plasenta: 700 gr
Amniyon sıvısı: 800 gr
Uterusun :900 gr
Meme dokusu artışı : 400 gr
Kan hacmindeki artış: 1.250 gr
Dokulardaki su artışı: 1.250 gr
Annedeki yağ dokusu artışı: 3.200 gr
TOPLAM : 12.000 gr
İlk üç ayda 0,5-1 kg, sonraki aylarda ise ortalama 1.5-2.0 kg, ağırlık kazanması uygundur. Gebelikte alınan kiloların ancak üçte biri yağ dokusundaki artışa bağlıdır. İdeal kilo alan bir gebede alınan kiloların yaklaşık dağılımına göre bu kiloların yaklaşık 6 kilosu bebeğin doğumuyla birlikte kaybedilir. Su kaybı da buna eklendikten sonra ilk hafta sonunda kayıp yaklaşık 8 kiloya ulaşır. Gebelik boyunca 12,5 kg alan bir kadın doğumdan 2 hafta sonra gebelik öncesi kilosuna göre yaklaşık 4-4,5 kg daha fazladır. Daha sonra doğum sonrası 6. aya kadar 2,5 kg daha verilir. Gebelikte alınan kilo önerilenden ne kadar fazla ise gebeliğin hediyesi olan kilolar o kadar fazla alacaktır.
Gebelikte sık tüketilen besin kaynakları
PROTEİNLER
Tüm hücrelerin yapı taşıdır. Bebeğin, plasentanın, amnios sıvısının, özellikle beyin ve sinir sisteminin gelişmesinde önemli rolü vardır. Protein ihtiyacı kırmızı et, beyaz et, süt ve süt ürünleri, yumurta, balık, kuru baklagiller (fasulye, mercimek, barbunya...) gibi proteinden zengin besinlerden karşılanır. Proteinler, hayvansal ve bitkisel proteinler olarak ikiye ayrılır. Bitkisel ve hayvansal proteinler eşit oranlarda tüketilmelidir. Etin yağsız şekilde tüketilmesi gereksiz yağ tüketimini engelleyecektir. Balık tüketimi protein dışında bebeğin zeka gelişimi üzerine olumlu etkili omega 3 ve omega 6 yağ asitlerini de vücuda kazandıracaktır.
DEMİR
Gebelik sırasında dışarıdan verilmesi gereken belki de tek destek demirdir. Gebelik sırasında kan hacmi yaklaşık yarısı kadar artmaktadır. Demir, kırmızı kan hücrelerinin önemli yapı taşlarındandır. Oksijen taşıyan hemoglobin denilen maddenin içerisinde yer alan demire olan ihtiyaç, kan miktarı arttıkça artacaktır. Besinlerle tam olarak karşılanamayan demir özellikle gebeliğin 4 . ayından sora doktorunuz tarafından reçetenize eklenecektir. Miktarı yine doktorunuz tarafından klinik ve laboratuvar sonuçlarına göre ayarlanacaktır. Aşırı derecede kansızlığı olan kişilerde kan haplarına (demir hapları) gebeliğin erken dönemlerinde de başlanabilir. Gebelerde demir eksikliği halsizlik, bitkinlik, nefes darlığı, uykuya meyillilik ve çarpıntı gibi şikayetler oluşturabileceği gibi gebelikle ilgili olarak da erken doğum, bebeğin rahim içinde gelişememesi, ölü doğum ve düşükler gibi sorunlara neden olabilir. Demir eksikliğini en aza indirebilmek için kan yapıcı; pekmez, kuru üzüm, kırmızı et, yumurta ve kuru baklagillerden zengin gıdaların tüketilmesine önem verilmelidir. Ayrıca C vitamininden zengin meyve ve sebzeler de barsaklardan demir emilimini arttıracaklardır. Demir hapları sütle birlikte içilmemelidir. Çünkü süt, demirin emilimini azaltarak etkisizleştirmektedir. Bazı kişiler demir haplarını mide şikayetlerinden dolayı gebelikleri boyunca kullanamayabilirler. Bu kişilerde, içilebilir (sıvı) demir solüsyonları kullanılabilir. Bazen de demir damar içi veya kas içi uygulamalarla hastalara yüklenebilir. Çok ileri durumlarda ise kan veya eritrosit (kırmızı kan hücresi) transfüzyonu (nakli) yapılması zorunlu hale gelebilir.
FOLİK ASİT
Hücrelerin yapıtaşı olan DNA yapımında, bazı aminoasitlerin yapımında kullanılır. Bebeğin merkezi sinir sisteminin gelişmesi için özellikle gebeliğin ilk haftalardan itibaren "B9 vitamini" yani folik asit alınması çok önemlidir. eksikliğinde kansızlık meydana gelecektir, hızl yenilenen hücreler olan kan hücreleri normalden büyük yapıda üretilecek ve kana taşıma kapasiteleri azalarak kansızlığı yol açacaktır. Gebelerde ise kansızlık dışında folik asit eksikliğine bağlı , bebeklerde “nöral tüp defektleri” adı altında toplanan bir takım anormalliklerin (hidrosefali, spina bifida, anensefali) ortaya çıkabileceği gösterilmiştir. Ayrıca bu gebelerde preeklampsinin (gebelik zehirlenmesi) daha sık geliştiği gözlenmiştir. Vücutta depolanmadığı ve gebelik süresince normalden fazlasına gerek duyulduğu için her gün alınmalıdır.
Günlük ihtiyaç. 400-800 ugr. olarak önerilmiştir . Besinlerle karşılanması yetersiz olabileceği için özeellikle gebeliğin en az 1 ay öncesinden kullanılmaya başlayarak ilk üç ay boyunca folik asit desteğine ihtiyaç vardır.
Besinsel olarak, taze yeşil sebzeler folik asit kaynağıdır, ancak uzun süreli pişirmeler ve uzun süre bekleyen gıdalardaki miktarını azaltır. En çok ıspanak, yer fıstığı, fındık, karnıbahar, kepekli ekmekte mevcuttur.
.Daha önceden folik asit eksikliği saptanmış veya nöral tüp defekt anomalili bebek doğurmuş kadınlar, gebe kalmayı düşündükleri tarihin en az 3 ay öncesinden itibaren daha yüksek dozda folik asit alımına başlamalıdırlar.
C VİTAMİNİ
C vitamini demirin bağırsaklardan emiliminde, vucudun hastalık etkeni mikroorganizmalara karşı immun (bağışıklık) direncinin arttırılmasında ve metabolizmamızdaki pek çok biyokimyasal süreç için gerekli bir vitamindir. Kollajen yapımında önemli bir destek maddedir.
Gebelikte C vitamini gereksinimi metabolizmanın hızlanmasına bağlı olarak artmıştır; ancak düzenli bir şekilde beslenen gebelerde dışarıdan ilaç olarak alınmasına gerek yoktur. Gebelik sırasında günlük ihityaç 80 mg kadardır
bu ihtiyaç portakal, limon, kırmızı ve yeşil biber, domates, çilek, greyfurt, karnıbahar, lahana, brüksel lahanası gibi pek çok taze meyve ve sebzelerden kolaylıkla karşılanabilir.
Uzun süre saklanan ve pişirilen besinlerde C vitamininin çoğu kaybolur. Besinleri tazeyken tüketmeli, iyi yıkanmış sebzeleri çiğ ya da az haşlayarak yemelisiniz.
KALSİYUM
Kalsiyum , kemik ve gelişim için en önemli maddelerden birisidir. Bunun dışında kan pıhtılaşma mekanizmalarında, sinir iletimi ve kalbin çalışmasında vazgeçilmez bir mineraldir. Gebeliğin 8. Haftasından itibaren oluşmaya başlayan kemik ve dişlerinin gelişimi için son derece gerekliolan kalsiyum bebek için hiçbir zaman eksik olmaz, eksikliği durumunda sizden karşılanacaktır. Dolayısıyla besinsel olarak eskilik yaşadığınızda diş ve kemiklerinizden faydalanılarak bu açık kapatılacak bu nedenle gebelik boyunca diş ve kemiklerden sürekli bir kalsiyum eksilmesi olacaktır. Bunu engellemek için gebelikte, normalde gerek duyduğunuz miktarın iki katı kadar kalsiyum gereklidir. Ortalama günlük 1200- 1500 mg kalsiyum almanız önerilir.
Kalsiyum açısından zengin besinler peynir, süt, yoğurt ve koyu yeşil yapraklı sebzelerdir.
LİFLİ GIDALAR (Posalı gıdalar)
Gebe ya da değil her sağlıklı kişinin besinlerini içerisinde olması gereken bir maddedir. Fiber(lif) barsaklarınızın düzenli çalışmasına ve kabızlığın önlenmesine yardımcı olur. Yapılan pek çok çalışma yüksek lifli yiyecekler ile beslenen kişilerde kalın barsak (kolon) kanserinin çok daha az görüldüğünü ortaya koymuştur. Yüksek miktarlarda lif aldığınızda fazla miktarda su tutan lif nedeni ile yediğiniz besin maddesinin sindirim sitemi içindeki hacmi artar ve beyninizde tokluk hissi duymanızı sağlar. Bu sayede aşırı yemek yemenin ve gereksiz kilo alımının engellenmesinde yardımcı rol oynar. Gebelik döneminde görülen kabızlıkla savaştaki en önemli yardımcımızdır. Hayvansal besinlerde bulunmaz ancak genellikle tüm sebze ve meyveler lif açısından zengindir. Lifli gıdalara örnek olarak kepekli ekmek, yulaf ezmesi, barbunya, kepekli makarnalar, kayısı, kuru üzüm, kabuklarıyla yenen meyveler, bezelye, pırasa, esmer pirinç, ahududu, kuruyemiş verilebilir.
Sağlıklı bir insanın günlük yaşamı içerisinde mutlaka olması gereken egzersiz sağlıklı bir gebe kadın içinde son derece önemlidir. hem anne adayının fiziksel ve ruhsal durumunu düzeltmesine yardımcı olur hem de doğum sırasında ihtiyaç olacak dayanıklılığı arttırır. Gebelik sırasında herhangi bir egzersiz programına başlamadan önce mutlaka doktorunuzla konuşun.
Birçok anne adayı için son derece gerekli olan egzersiz erken doğum tehlikesi ya da kanaması olan yüksek riskli gebelik seyri olan anne adayları için ise zararlı olabilir. Bazen bu gebeler bile yakın izlemle egzersiz yapabilirler.
Egzersiz düzenli olarak yapılmalıdır. Haftada 3-4 kez, en az yarım saat süreyle yapılması faydalarını en yüksek seviyeye çıkarır. Ara sıra yapılan spor aktivitelerinin kas ağrısından başka bir getirisi olmaz.
Sağlıklı gebede egzersizin sağlayacağı pozitif etkiler....
-
Düzenli yapıldığında, gebelik sırasında enerjisinin azaldığını hisseden anne adayının azalan enerjisini geri verir, güçlenen kardiyovasküler sistem sayesinde dayanıklılığını arttırır ve kaslarını güçlendirir. Bu sayede daha az eforla daha daha çok iş yapmasına yardımcı olur.
-
Dolaşımı arttırdığı ve düzenlediği için gebelik sırasında kabızlık, hemoroid(basur), bacak krampları ve ayak bileği ödemi gibi dolaşım problemlerinin neden olduğu çok sık karşılaşılan sorunların önlenmesine ve var olanların giderilmesine yardımcı olur.
-
Yatağa gitmeden en az 3 saat öncesinde yapılan egzersiz, gebenin en çok şikayet ettiği durumlardan olan uyku problemlerin azaltır. Yatmadan önce enerji harcanması, hafif yorgunluk uykuya dalmayı ve derin uykuya geçmeyi hızlandırır.
-
Fiziksel ve ruhsal olarak dah iyi hissetmenizi sağlar.
-
Gereksiz kilo alımını engeller gebeliğe bağlı şeker hastalığının engellenmesine ve tedavisine yardımcı olur.
-
Doğuma hazırlar. Bir çok çalışmada gösterilmiştir ki, düzenli egzersiz yapan anne adaylarınını doğum eylemi ve doğum yapma süreleri azalmış, eylem takibinde daha az ilaç kullanmış , ve doğum sırasında olan dayanıklılıkları artmıştır.
Gebelik sırasında güvenle yapabileceğiniz spor aktiviteleri...
Aeorobik egzersizler: gebelik sırasında yapılacak en iyi egzersizler vücüdunuza ek yük bindirmeyenler olacaktır. Aerobik egzersizler ritmik,tekrarlayan aktivitelerden oluşur. Bunlar arasında YÜRÜYÜŞ, YÜZME, JOGGING, EV BİSİKLETİ en çok tercih edilmesi gerekenlerdir. Travma ihtimali en az olan ve size maksimum fayda getirecek egzersizlerdir.
Yoga: sistemi içerisinde soluk alıp verme, duruşun düzeltilmesi, gevşeme teknikleri üzerinde yoğunlaştığından doğuma adaptasyonu sağlamada yardımcı olur. Gebelik yogaları kurslarından faydalanabilirsiniz
Pilates: Kas gücünzü ve esnekliğiniz arttıran, nefes alıp vermenin önemini öğreten bu egzersiz tekniğinin gebelik için uyarlanmış halini güvenle uygulayabilirsiniz bu konuda da eğitimli öğretmenlerin bulunduğu kurslardan yararlanabilirsiniz.
Gebelik sırasında yapmamanız gereken spor aktiviteleri...
Her türlü karın içi basıncı arttıran ve karına travma gelmesine zemin hazırlayan, oksijen yoğunluğunu değiştiren, adam adama ve topla yapılan spor aktivitesinden kaçınmak gerekir. Bunlar arasında, ata binmek, kayak, scuba( tüplü dalış) sörf, yamaç paraşütü, dağcılık, futbol, voleybol sayılabilir.
Egzersiz yaparken dikkat etmeniz gerekenler...
Vücudunuzdan gelen sese kulak verin, maksimum egzersiz derecenizi, neyi ne kadar yapacağınız hakkında size çok önemli bilgiler verir.
-
Daha önce egzersiz yapmadıysanız kısa sürelerle başlayın (5-10 dk) ve her hafta 5-10 dk ekleyerek yapmanız gereken süreye ulaşın
-
Beslenmenize dikkat edin
-
Sık aralar verip, bol sıvı tüketin
-
Karnınızın büyümesi nedeniyle ağırlık merkezi değiştiğinden dengesizlik oluşabilir, düşmek kolaylaşır. Bunu kolaylaştırabilecek zeminlerden uzak durun
-
Vücüt ısınızın 38 dereceyi geçmediğinden emin olun
-
Nabzınız dakikada 140 atımın üzerinde olmamasına özen gösterin
-
Rahat giysiler tercih edin
-
İkinci trimestrin sonları ve 3. Trimestride yatarak yapacağınız hareketlerden uzak durun
-
Egzersize başlarken ve bitirken ani davranmayın, kaslarınız hazırladıktan sonra egzersizi arttırın, bitiriken de birden değil tempoyu düşürerek egzersizi bırakın.
-
Başlamadan ve bitirmeden önce gevşeme ve germe egzersizleriyle kaslarınızı hazırlayın. (Spor yaralanmaları en çok bu kurala uyulmazsa meydana gelir)
Egzersizi durdurmanız ve doktorunuza başvurmanız gereken durumlar...
-
Kanama ya da su gelmesi
-
Ani başlayan ve şiddetli karın yada vajinal ağrı
-
Kasılma ( egzersiz sonrası 30 kadar devam edebilir.)
-
Göğüs ağrısı, nefes darlığı, nefes alma sürelerinde belirgin kısalma
-
Ciddi ve geçmeyen baş ağrısı
-
Baş dönmesi sersemlik hiss
-
Gözde kararma ve bulanık görme
KEGEL EGZERSİZLERİ.
Kegel egzersizleri pelvik kas tabakasını güçlendirmek için yapılır. Etkileri dışarıdan görünmese de bir çok kadın gebeliğin ilerleyen haftalarında bebeğin mesaneye olan basısı yüzünden ve kasların gevşemesinden kaynaklanan idrar kaçırmayı önlemek ve azaltmak için bu egzersizleri yapar.
Uygulaması çok kolaydır ve günün herhangi bir saatinde , herhangi bir yerde başka işlerinizi yaparken bile uygulayabilirsiniz. Bunu yaptığınızı kimse anlamaz.
Doğru kasları bulmak için idrar yapmayı durdurur gibi yapın. Bu kasları 10-15 saniye kasılı tutun sonra gevşetin. 10-15 kez tekrarlayın. Günde 4-5 kez bu egzersizi yapabilirsiniz. Bazen hangi kaslar olduğunu böyle anlamayabilirsiniz doğru kasları çalıştırabilmek için hangileri olduğunu bulabilmelisiniz. Bunun için için bir parmağınızı vajina girişine yerleştirip parmağınızı kaslarınızla sıkıştırmaya çalışın bu sırada çalışan kaslar doğru kaslardır.
Kegel egzersizi sırasında, diğer kaslarınızı( karın , bacak...) kasmayın, nefesinizi tutmayın. İdrar yaptığınız sırada egzersizi uygulamayın. Mesaneniz yeteri kadar boşalmayabilir ve bu da idrar yolu enfeksiyonu açısından zemin hazırlar
Gebelik ve cinsel yaşam
Gebelik sırasında cinsel ilişki hala bir tabu halindedir. Hastalarımız ve eşleri bu konuda soru sormaktan bile çekinirken bir çok sağlık personeli de bebek bekleyen kadını cinsel varlık olarak görmediğinden olsa gerek hastalarıyla bu konuyu konuşmaktan çekinirler. Tüm bunlar rağmen cinsellik gebeliğin güzel, önemli ve vazgeçilmez bir parçasıdır.
Akla gelen ilk soru, cinsel ilişkinin gebeliğe ve tabii bebeğe zarar verip vermeyeceğidir. Çiftler genellikle bebeklerin zara verecekleri endişesiyle cinsel ilişkiye girmekte isteksiz olabilirler...
Çıplak gerçekler... unutmayın ki normal bir gebelik geçiriyorsanız ve sizi takip eden doktorunuz herhangi bir sağlık nedeniyle bu konuda bir kısıtlama ya da yasak getirmediyse cinsel ilişkinin gebeliğinize ve tabii ki bebeğinize hiçbir zararı yoktur.
Bebeğiniz rahim içerisinde içi sıvı dolu bir kese içinde bulunmaktadır. Bu sayede ilişki sırasında oluşan darbelerden etkilenmeyecektir. Aynı zamanda rahim ağzında, gebeliğin sonuna kadar bulunan tıkaç sayesinde de rahim içerisine enfeksiyon etkenlerinin girmesine engellenecektir.
Gebelik sırasında hormonların etkisine bağlık olarak anne adayının cinsel arzusunda zaman zaman değişiklikler olabilir. Özellikle gebeliğin başlangıcında yaşanan bulantı, kusma, halsizlik, uykuya eğilim gibi nedenlerle cinsel istekte (libido) azalma görülebilir. Öyle ki cinsel ilişki anne adayının aklına bile gelmeyebilir. İlerleyen haftalarla hormonların stabil hale gelmesi ve vücudun bunlar adaptasyonu sayesinde gebeliğin fiziksel olarak en rahat dönemi başlar, damarlardaki genişlemeler ve cinsel uyarıcı bölgeler giden kan akımlarındaki artış ve libidonun artması cinsellik açısından en rahat dönemi getirrmiştir. Bir çok anne adayı en güzel tecrübelerini bu dönemde yaşadıklarını ifade etmişlerdir. 3. trimestirde fiziksel değişikliklerin artması yani karnınızın büyümesi nedeniyle libidonuzdaki artışa rağmen rahatsızlıklar olabilir ve cinsel ilişki zorlaşabilir. Önemli olan bebeğinizin ve sizin en az rahatsız olacağı cinsel ilişki pozisyonlarını bularak devam etmenizdir. Büyüyen karnınızın ve rahimin en az baskıda kalacağı pozisyonları tercih etmeniz hem siz, hem eşiniz, hem de bebeğiniz için en iyisi olacaktır.
Gebelik sırasında tercih edilebilecek cinsel ilişki pozisyonları:
Hemen hepsi baskıyı karnınızın üzerinden alan ve sizi rahatsız etmeden karnınızı da koruyabileceğiniz pozisyonlardır. Birinin diğerine üstünlüğü yoktur.
Cinsel ilişkinin sakıncalı olduğu durumlar:
-
kanama varlığında...
-
erken doğum tehlikesi varlığında...
-
erken membran rüptürü varlığında...
-
rahim ağzı yetmezliği varlığında...
-
plasenta previa varlığında...
-
tekrarlayan düşük hikayesi varlığında özellikle ilk aylarda...
-
eşinizde veya sizde cinsel yolla bulaşan hastalık varlığında...
cinsel ilişki önerilmez.
Gebelikte orgazmın sakıncası var mı?
Gebelik sırasında bir çok kadın ilk orgazmlarını yaşadığını belirtmişlerdir. Cinsel bölgelerde artan kan akımından kaynaklandığı düşünülen ve gebelik süreci sıkıntısız gecen huzurlu anne adayları için bu durum normaldir.
Orgazm sırasında rahimde hafif kasılmalar olur. Bu durum gebelikten önce de olmaktadır ancak hissedilmez. Gebelik sırasında rahmin büyük olması sebebiyle anne adayı bu kasılmaları hissedebilir, genellikle bir saat kadar sürer, çok şiddetli değildir ve geçicidir. Bu kasılmaların erken doğum ağrılarını başlatması beklenmez.
Sperm içeriğindeki prostaglandin maddesi de bu kasılmaları uyarabilir. Miadına yaklaşmış bir gebelikte orgazm sırasındaki kasılmalar ve prostaglandin yardımıyla doğum kasılmalarının başlayabileceği gösterilmiştir. Bu sebeple erken doğum tehlikesi olan ve kanaması olan gebelerde cinsel ilşki önerilmez. Tekrar belirtmekte yarar var, sağlıklı devam eden gebelikte orgazm doğum sancılarını başlatmaz.
Gebelikte Alkol Kullanımı
Alkol kullanımından hemen sonra plasenta vasıtasıyla bebeğe geçer, bebeğin karaciğer fonksiyonları henüz iyi olmadığından ve yıkım işlemi çok iyi gerçekleştirilemeyeceğinden ve bebeğin dolaşımında daha uzun süre yüksek oranda kalacaktır. Bu sebeple alkol kullanan gebe kadınların bebeklerinde zihinsel veya bedensel rahatsızlık olma riski oldukça yüksektir. Gebelik döneminde alınan alkol; ölü doğum, düşük, bebekte gelişme geriliği, zihinsel işlevlerde gerilik, büyüme bozuklukları, kafa ya da yüzde şekil bozuklukları, eklem hastalıkları ve kalp hastalıkları gibi çok önemli sağlık sorunlarına neden olmaktadır.
Hamilelik döneminde, güvenli alkol içme miktarı diye bir şeyden kesinlikle söz edilemez. Alkolün en dramatik sonucu olan Fetal Alkol Sendromu'nun (FAS) yalnızca anneleri alkolik olan çocukları etkilediği biliniyordu ancak yeni araştırmalar küçük miktarlarda alınan alkolün bile, gelişmekte olan fetüse zarar verebildiğini ortaya koyuyor.
FAS, annenin hamilelikte alkol tüketimine bağlı olarak çocukta özel doğumsal bozukluklar ve zeka geriliği tablosu olarak tanımlanıyor. Bu çocuklarda başkaları ile kolay iletişim kuramama ya da sonucunu düşünmeden derhal eyleme geçme gibi davranış ve gelişim bozuklukları görülebilir. Ayrıca yüz şeklinde de belirgin farklılıklar olabiliyor. Hamilelikte alkol alınmasının sonuçlarına ilişkin çalışmalar son yıllarda doğum öncesi alkol hasarının tanımını FAS tanısının ötesine taşıdı ve Fetal Alkol Spektrum Bozuklukları (Fetal Alcohol Spectrum Disorder - FASD) olarak adlandırılan daha geniş bir yelpazede değerlendirmeye başlandı. Yüz şekline bakılmadan, çocuğun gösterdiği fiziksel, zihinsel ve davranış bozuklukları da alkol etkisine bağlanıyor.
FASD'lı çocuklar da FAS'lı çocuklar gibi matematikte zorlanma, dikkat toplayamama gibi sorunlar yanında işitsel sorunlar, yeme zorluğu, uyku düzensizlikleri, tuvalet eğitimini geç alma, geç yürüme, hiperaktivite gibi sorunlar da yaşayabiliyor.
ABD’de her 500 canlı doğumda bir FAS vakası görülmesine karşın, FASD oranının yapılan araştırmalara göre her 100 doğumda bir olduğunu belirlendi. Bazı çalışmalara ise bu sayının 300 yeni doğumda bir olduğu şeklinde sonuçlar vermekte.
Gebeliğin erken dönemlerinde alkol alınmaya başlanması, çocuğun yüz yapısında daha belirgin FAS karakteristikleri oluştururken, kalp, merkezi sinir sistemi, göz, kol, bacaklarda da hasara neden olabilir. Daha sonraki dönemde alkol alınmaya başlanması, yüz yapısını, artık oluşmuş olduğu için, etkilemeyebilir ama zihinsel fonksiyonlarına zarar verebilir.
Sonuç olarak, hamileliğin başlangıcından sonlanmasına kadar geçen bütün dönemlerinde, alınan alkol az ya da çok olsun bebeğe ciddi zararlar vermekte; fiziksel, zihinsel ve davranışsal sorunlara yol açmaktadır.
Eğer hamile bir kadın hamile olduğunu bilmeden alkol alırsa, bebeğe zarar gelir mi sorusuna çok sık rastlamaktayız. Buna cevap olarak bilmeden birkaç kadeh içki içmesi ile bebeğe zarar gelmesi pek olası değildir diyebiliriz. Ancak bebeğin beyni ve diğer organları hamileliğin 3. Haftası civarında gelişmeye başlar, ve bu erken dönemde hasara uğrayacak kadar hassastır. Hamilelikte hiç alkol kullanmamak güvenli olduğu için, hamilelik çabası veya şüphesi varsa alkol anlımı bırakılmalıdır.
Alkol kullanımıyla karşılaşılabilecek potansiyel sorunları maddeler halinde sıralayacak olursak...
Gelişme geriliği
Doğum sonrası gelişimi daha yavaştır ve yaşıtlarını yakalamakta başarısızlık
Kaburga ve sternum kemiklerinde deformasyon
Omurgada eğrilik ve kalça çıkıkları
El ve /veya ayak parmaklarında eksiklik, yapışıklık , perde, vs..
Eklem hareketlerinde kısıtlılık
Kafanın küçük olması
Yüz anomalileri
Küçük göz açıklıkları
Göz ve burun tabanı arasında cep oluşumu
Düşük göz kapakları
Miyopi
Gözlerin aynı yönde hareket etmesinde başarısızlık
Kısa kalkık burun
Batık burun kökü
burun ve üst dudak arasındaki oluğun yokluğu
İnce üst dudak
Küçük çene
Düşük kulak,
Organ deformiteleri
Kalp defekti ve üfürümler
Genital malformasyonlar
Böbrek ve idrar problemleri
Santral sinir sistemi problemleri
Küçük beyin
Beyin hücreleri ve bağ dokusu arasında hatalı ilşkiler
Mental retardasyon
Öğrenme engelli
Dikkat süresinde azalma
Bebeklik döneminde sinirlilik
Hiperaktivite, çocukluk çağında
Vücut, el ve parmak koordinasyonunda zayıflık
Gebelik ve sigara
Sigara dumanı içerisinde nikotin, korbommonoksit, hidrojen siyanid, katran, diğer karsinojenler, nikel ve kadmiyum gibi toksik elementler gibi 1000 den fazla zararlı maddeyi barındırır. Sizin sağlığınız için kanıtlanmış onlarca zararı bulunan bu maddeyi kullanmanız mutlaktır ki bebeğinize de zarar vermektedir. Gelişmekte olan bebeğiniz için en önemli zararlı maddeler karbon monoksit ve nikotindir.
Karbon monoksit kırmızı kan hücreleri içinde hemoglobinin bağladığı ve taşıdığı oksijene göre çok daha iyi bağlanma kapasitesine sahip olduğundan hemoglobin, oksijen yerine karbonmonoksit bağlamayı tercih eder ve böylece kanın oksijen içeriği azalır ve bebeğinize daha az oksijen ulaşır.
Nikotin, sigaranın zararlı etkilerine neden olan en önemli maddesidir. Hem kalp damar hem de merkezi sinir sistemi üzerine etkileri vardır. Nikotin plasenta yolu ile bebeğinizin dolaşımına geçerek en az sizin kan düzeylere yükselir. Bu da ‘Siz sigara içiyorsanız bebeğiniz de içiyor’ anlamına gelmektedir.
Sigara içen anne adaylarında düşük oranları belirgin olarak artmıştır. Nikotin etkisi ile rahim ve bebeğin eşine ulaşan damarlarda daralama yaşanır ve spontan gebelik kayıplarına daha sık rastlanır.
Benzer şekilde plasenta dekolmanı ve plasenta previa da sigara içen gebelerde damar problemleri yaşanması nedeniyle daha sık görülür. Bebeğinize ulaşan oksijeni ve besin maddeleri içeriği daha düşük olan kan nedeniyle, düşük doğum ağırlıklı (ortalama 200 gr) bebek doğurma ihtimaliniz artmaktadır. Yine kanıtlanmıştır ki anne karnında bebek ölümleri sigara kullanımıyla ilişkili olarak artmaktadır. Perinatal mortalite adını verdiğimiz 20. Gebelik haftasından sonra yeni doğan ilk 28 günü de içine alan süreçte görülen ölüm oranlarında sigara içen anne adaylarında düşük doğum ağırlığına da bağlı olarak % 33 artış izlenmiştir. Sigara kullanan gebelerde erken doğum riski ve amnios zarlarının erken açılması (erken membran rüptürü) daha sık olmakla birlikte anne karnında bebek ölüm oranları da artmaktadır. Doğan bebeğinizde solunum yolu enfeksiyonları riski sigara içmeyen anneden doğan yaşıtlarına göre artmış ve ileriki yılarda astım (asthma bronshiale) hastalığına yakalanma şansı da yükselmiştir.
Özetle sigara bebeğinizin sağlığı için de ZARARLI.
Gebelik sigarayı bırakmak için elinize geçen önemli bir fırsattır. Bunu iyi değerlendirin. Hem kendiniz hem de bebeğiniz için iyi bir şey yapın.
















+90 532 6594323